15 Eylül 2009 Salı

emre bey'in babası, oğlu ve torunu :)


Emre KONGAR'ın "Babam, Oğlum, Torunum" kitabını okuyorum, Kitabı yarıladım neredeyse.

Emre KONGAR hakkında insanların yaptıkları olumsuz eleştirileri okudum sitelerden, yani adam bir sakalı yüzünden sevilmiyor herhalde; gayet normal, açık ve anlaşılır dille yazan bir akademisyen. Ne bekliyorlar insanlardan?

Kitapta ilginç anıların olduğunu görünce iyice merak ettim ve yarıda kesmedim kitabı. Eski Türkiye'de neler olmuş. Eski insanlarımızın usül, edep, görgülerinin hakkında tazeleme yapmış oldum. Emre KONGAR'ın, vapurun en arkasına gidip köpükleri izlemesinde, arabalı vapurun üstünden aşağıdaki arabaların çatısını izlemesinde, muhallebi pişirilen tencerenin dibini sıyırmasında kendimden birşeyler buldum. Bir akademisyenin ağır bir üslup kasmayıp böylesine samimi bir anlatımı olması da ayrıca hoşuma gitti.

Bu kitap bitsin sanırım Halil İNALCIK ile söyleşi kitabına başlayacağım.

10 Eylül 2009 Perşembe

hayat artık saman tadında


- Deneme sürecinde olduğum iş olayı yalan oldu, "aa ne güzel ofis profesyonelleşmiş" dediğim iş yeri çok saçma sapan biryer çıktı. İnsanlar iş ile uğraşmaktan çok patronculuk oynamak, laf sokmak, ayar vermeye çalışmak, entrika döndürmek gibi şeylerle daha çok vakit geçiriyorlar. Türkiye'de kendi kendine bişeyler yapıp iş kurmuş, büyümüş orta düzey eğitimli insanların profesyonelce yönetmekten aciz olduğunu gördüm, ayrıca genç yaşta ufak bir işletmeye ortak olan şahısların sabancının evladı havasında gezmesine hayret ettim. görmemişlik kötü şey... Neyse deneme süreci boyunca ofiste iyi bir arkadaşım oldu, en azından onunla tanışmış oldum.

---

- Hayatımın en güzel yılları, doğduğum zamandan 1999 senesine kadar olandır. 99 depremiyle ne psikolojik sağlığım kaldı, ne hayat eski gibi oldu.

kocamustafapaşa semtinde oturduğumuz zamanlardan bir anı gelir aklıma mesela: Kahvaltı masasında oturmuşuz yazın, sıcaktan tereyağı eriyor! işte bu olay bana çok mühim gözükürdü, hayatı hep keşfetme aşamasında olduğum için her tanık olduğum enteresan olay bende güzel hisler uyandırırdı.

Sonrada gördüm ki hayatta bi bok yokmuş, hele parasız bi soydan geliyosan sürün babam sürün.

En güzel yıllar çocuktan gençliğe, sonrasında insanlar değişiyor, hayat acımasızlaşıyor.