30 Ocak 2011 Pazar

Viretta




-aklıma her geldiğinde 90ları özlüyorum. cep telefonunun olmadığı, sabit telefondan arkadaşlarla randevulaştıktan sonra buluşulan zamanlar.
eskiyi yad etme geyiklerine pek girmek istemiyorum. eski hissiyatı arada koymuyor değil.

-üstteki girizgâhtan gelmek istediğim nokta şudur ki; bugün uzun saatler tekrar nirvana konusunu inceledim.kurt cobain'in ölüm haberini o akşam taksim meydanındaki dev ekrandan okumuştum.sanırım ortaokul 3 zamanlarıydı. daha sonra lisede nirvana grubu ile tanışıp, günlerce deliler gibi nevermind albümü dinleyeceğimi tahmin edemezdim.
her ne kadar diğer metal gruplarına da sarmış olsam; grunge müzik benim gençliğimin artı aşkıdır.

-internet dökümanlarının artması ve sitelerin gelişmesiyle artık daha fazla dosya bulabiliyorum araştırma için.
bugün kurt'ün ölümü ile ilgili ne kadar olay an'ı videosu, fotoğraf varsa izledim. röportajları izledim, şarkılarını dinledim, hayat hikayesini tekrar okudum. en güzeli ise seattle'daki evinin fotoğraflarını hayatımda ilk defa görmüş olmam.
evin önündeki yeşil alanda eski bir bank var, üzerine hayranları tarafından tek tük çiçek bırakılıyor, tahtasına yazılar ve isimler kazınmış.
bu his de aynı youtube'dan sepultura 1992 finlandiya konserini izlemek gibiydi. ben o zamanlar başka birşeyler yaparken, sonradan sevdiğim gruplar
dünya'yı sallamaktaymış. son zamanlarına değil de o zamanlarını görmek isterdim. nasıl ki grunge'ın en gözde olduğu dönem duman vokalisti kaan seattle'da yaşamışsa.

-hayatta pek bir aktivitem yok. asosyalliğin dibine vurdum. içimi blog'a dökmeyip ne yapayım? yaş ilerledikçe arkadaşlar bir yana dağılıyor. zaten işsizsen evde çooooook vakit geçirmeye başlıyorsun.
son birkaç gündür bilgisayara bak/yat/kalk/yemek ye/tekrar bilgisayara bak şeklinde bir döngüdeyim misal. midem baya kötü, gastrit krizleri yüzünden 5 kereden fazla acillik oldum.
kullanmadığım ilaç kalmadı. mide fıtığı yüzünden olabilir. öyleyse bir ameliyat gerekebilir ileride. kurt cobain'in de mide acıları çektiğini bugün öğrendim. röportajında "neredeyse intiharlık bu acılar"
şeklinde yorum yapıyor. benim ülserim yok ama en azından benzer duyguları yaşamışız. neyse blog sonra yine görüşürüz.

Hiç yorum yok: